27 Nisan 2009 Pazartesi

The Chronicles of “Karşı Daire” - 1

Evimin bulunduğu site karşısında bulunan sitedeki evleri net olarak olmasa da görebiliyorum. Arada çok uzun bir mesafe var ama oturma odamın tek penceresinden maalesef karşı dairelerin oturma salonları gözüküyor. Karşı dairelerde bir hareket olduğunda direk gözüme çarpıyor. Normalde zaten gizlenecek bir durum varsa perdeler kapalı oluyor – hem onlarda hem bende. Asıl anlatmak istediğim, bir daire var karşıda ne zamandır boştu. Sonradan kiracısı mı geldiii, sahibi mi taşındı bilemem ama içeride insanlar vardı. O daire özellikle gözüme çarpıyor, çünkü perdelerini hiç kapatmazdı.

Ama bu gün gördüğüm şeylere mana veremedim. Orada bir erkek mi, yoksa kadın mı birisi spor mu yapıyor yoksa ritimli basit burada dile getirmek istemediğim hareketler mi anlamış değilim. Zaten bir 10 dk sonra perdeleri kapattı. Ama kapatmadan önce önünde bir şey olmadığını evdeki diğer arkadaşın geçişlerinden anladım, sanırım spor yapıyordu.

Ne beterim değil mi… neyse beni irdelemez… :D ehehe…

Not: sapık yerine koymayın hemen, daireme gelmiş olsaydınız beni en iyi şekilde anlardınız… İstemeden görülüyor…

Dakik bir adamın can çekişmesi: Türkiye’de dakik olmak…

Bildiğiniz gibi İstanbul’da yaşıyorum ve bundan pek de hoşnut değilim. İstanbul’un artıları olabilir ama bana göre burada yaşamak biraz uzaktaysanız biraz zor. Hele bir de dakik bir adamsanız, işkencelerin en tatlısına hoş geldiniz.

Şahsen çok dakik bir insanımdır. Takıntı derecesinde denebilir. Bir buluşmaya beş dakika erken gelirim, eğer önemli bir insansa buluşmaya kesin 15 dakika erken gelirim. Bir dakika erken değil. Ayrıca, kolumda saat taşımam telefonumun saatini kullanırım ayrıca telefonumu da yanımdan ayırmama korkusu var bende :) – merak etmeyin telefonumu size vermeyeceğim, fakat güzel ve bekâr bayanlarımız bana bir e-posta atarlarsa anında onlarla iletişime geçebiliriz :).

Bu İstanbul’da ne çektiysem İETT’den çektim. Geçen bayramda 2 saat – şaka değil – otobüs bekledim Bakırköy’e gitmek için. Sonunda taksim arabasına bindim ve bindikten sonra Bakırköy arabası geldi ki bu benim şansımı özetler – teşekkürler Murphy Kanunları.

En son olay sa uzun zamandır görmediğim bir arkadaşıma gitmek için otobüs durağında yaşadığım andır. Tam tamına tatil günlerinde 15 dakikada bir gelen otobüs, nedense o gün 1 saat geç geldi. Neyse ki güzergahı uzun hesaplamışım 10 dakika geciktim.

Ayrı bir konu ise bildiğiniz gibi özel halk otobüsleri. Onlar ayrı bir dert zaten. Kendilerinin dolmuş olmadıklarını ne zaman kavrayacaklarını merak ediyorum. Ya 45 dakikalık yol 1.saat 15 dakika olur mu ya? Lanet ettim… Aşağıda onlara hazırladığım lafları bulabilirsiniz.

Lanet olası otobüs şoförleri, lanet olası insanların, lanet olası tatil günlerinde, lanet olası zamanlarını, lanet olası evlerinde değil de lanet olası arkadaşlarıyla lanet olası bir buluşma için lanet olası eğlenme mekânlarına gidebileceklerini düşünmezler mi? Bundan çıkarak, neden tatil günlerinde otobüslerin sayısını azaltırlar? Tamam, anlıyorum onlar da memur ama tatil günü bu vardiyalı çalışsınlar.

Dakik bir adam olarak acı çekiyorum efenim…

Ha bir arada Yenibosna’da bir otobüsü dolu olduğu için 45 dakikadan fazla bekledim ki o anlarda sigarayı bırakmıştım ama o an yeniden başladım… Yaşadığım acıyı anlatabiliyor muyum?

Salı: 20:54

Bu aralar garip bir durum söz konusu. Ne zaman bir şarkı dinlemeye kalksam ya da klip izlesem karşıma “Metal Ballads” albümlerindeki şarkılar çıkıyor. Az önce VH1’de “MR. BIG – To Be With You”nun klibi çıktı. Daha yeni açmıştım kanalı. Kala kaldım öylece. Bi de bu şarkı ‘90’ların şarkısıymış. İlginç bir olgu paylaşmak istedim…